Ca’fer-i Sâdık (r.a.)
Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla
Kendini zikredenleri unutmayan ve yakarışlarla dergâhının kapısının tokmağına ısrarla dokunan kullarına haybet yaşatmayan Allah’a her türlü hamd ü sena ile hamd olsun. Hamd olsun, tevekkül sahibi kullarının bütün ihtiyaçlarını karşılayan Mevlâya. Hamd ü senalar olsun, tevekkülde zirveleşip sika mertebesine ulaşan kullarına başka kapılar aratmayan Rabb-i Ecell ü A’lâ’ya. Hamd olsun, ihsana ihsan, sabra necat, seyyiâta da afv ve ğufran ile mukabelede bulunan Ulular Ulusu’na. Hamd olsun, zararlarımızı telafi eden, gam ve hüznümüzü gideren ve belaları üzerimizden defeden Yüce Mevlâmız’a. Ve hamd olsun “Her türlü hamd O Allah’a mahsustur ki, asla evlat edinmemiştir. Hâkimiyetinde hiçbir ortağı yoktur. Acze düşüp de bir desteğe muhtaç olmamıştır de, ve tekbir getirerek O’nun büyüklüğünü ilan et!” buyurarak Yüce Zâtını tekbirlerle yadetmemizi emreden Allah’a. Büyük Allah’tır. Bütün hamd ü senalar O’na mahsus ve O’nun hakkıdır. Sabah-akşam tesbihlerle anılmaya layık yegâne Zât O’dur. Gerçek güç ve kuvvet de Yüceler Yücesi Allah’a aittir.
İşte sadece şanı yüce O Allah’a inandım ben. Ne kadar put ve tâğut varsa hepsini inkâr ettim. Ve kopmayan ipe (Kur’ân’a) sarıldım. Allah her şeyi işitir, bilir. “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Resûlullah” kalesine sığındım. Varlığımı Rabbim Allah’a emanet ettim. Uzuvlarıma gelebilecek zararlardan Vâhid ü Kahhâr Allah’a sığındım. Kem gözle bakanlara bin(ler) “Lâ havle velâ kuvvete illâ billahilaliyyilazîm” ile mukabelede bulundum. “Onlar öyle kimselerdir ki halk kendilerine: ‘Düşmanlarınız olan insanlar size karşı ordu hazırladılar, aman onlardan kendinizi koruyun!’ dediklerinde, bu tehdit onların imanlarını artırmış ve ‘Hasbünallah ve ni’me’l-vekil/Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!” demişlerdir. Sonra da kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan, Allah’tan bir âfiyet, selâmet ve lütuf ile geri döndüler ve Allah’ın rızasına uydular. Allah çok büyük lütuf ve inayet sahibidir.” Rabbime çokça sığındım ve her dem ta’zim ile anmaya çalışarak O’na tevekkül ettim. “Kim Allah’a tevekkül ederse, Allah ona sıkıntıdan çıkış kapıları açar. Onu hiç ummadığı yerlerden rızıklandırır. Allah’a dayanıp güvenene Allah kâfidir. Allah buyruğunu elbette yerine getirir. Gerçekten Allah her şey için bir ölçü, her iş için bir vâde belirlemiştir.” “Allah Teâlâ: ‘Kesin sesinizi, sakın bir daha Bana bir şey söylemeye kalkışmayın!’ buyurur.” “İşledikleri zulüm yüzünden tehdit olundukları azap hükmü onlar hakkında gerçekleşti, onların artık konuşacak halleri kalmadı.”
“Rabbiniz o Allah’tır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra da Arş’a istiva buyurdu. O Allah ki geceyi, durmadan onu kovalayan gündüze bürür. Güneş, Ay ve bütün yıldızlar hep O’nun buyruğu ile hareket ederler. İyi bilesiniz ki yaratmak da, emretmek yetkisi de O’na mahsustur. Evet, o Rabbül’âlemîn olan Allah ne yücedir! Rabbinize için için yalvararak, başka nazarlardan uzak, gizlice dua edin. Gerçekten O, haddi aşanları hiç sevmez. Düzeltilmiş olan ülkeyi ifsat etmeyin. Hem endişe, hem de ümit ile O’na yalvarın. Muhakkak ki Allah’ın rahmeti iyi kimselere yakındır.”
Bu duayı taşıyan yahut okuyanla beraber, gece yahut gündüz meydana gelebilecek şerlerden ve yere giren ve oradan çıkan, gökten inen ve oraya yükselen ne varsa hepsinin şerrinden Vâhid ü Kahhâr olan Allah’a sığınıyorum. “Şu zalimler güruhunun elinden beni halâs eyle ya Rabbî!” “Ya Rabbî! Şeytanların vesveselerinden, onların yanıma sokulmalarından Sana sığınırım!” “Onlar iplerini ve değneklerini atınca Mûsa (aleyhisselâm) şöyle dedi: Yaptığınız şey, sihirdir. Allah onu boşa çıka- racaktır. Çünkü Allah bozguncuların işini düzeltmez.”
Umduklarımıza erdirecek, endişe ettiklerimizden koruyacak güç ve kuvvet sadece Allah’a aittir.